http://ift.tt/1y7adfB
Komik Surat sitesi ilginç komik hayvan resimlerinin olduğu bir platformdur. Arkadaşlarınla ilginç hayvan resimlerinin paylaşarak sen de çok eğlenceli vakit geçirebilirsin
Erzurum Beden terbiyesi il müdürlüğünün eski kayıtlarında spor dalları şöyle sıralanıyor;
1. Çimme dalı (yüzme)
2. Gumbuz dalı (boks)
3. Seyirtme dalı (atletizm)
4. Cilit dalı (cirit)
Delinin biri hastanenin bahçesinde el arabasını ters çevirmiş ve sürmeye uğraşıyormuş.
Bunu gören doktor: – Öyle sürülmez, düzeltsene arabayı. Deli hemen cevap verir: – Geçen gün senin dediğin gibi sürdüm akşama kadar kum taşıttırdılar, enayimiyim ben!
İkiz kardeşler ders çalışıyorlardı. Biri ötekine:
-Sana bir soru sorayım mı?
-Sor bakalım seni dinliyorum.
-Bir öküzün ön ayakları Bursa’da arka ayakları Balıkesir’de olsa, sütünü Bursalılar mı yoksa Balıkesirliler mi sağar?
Kardeşi bir süre düşünüp içinden çıkamayınca:
-Öküz sağılmaz!
Temel birgün kahvede ağlıyormuş.
Dursun:
-Uyyy Temel ne oldi saa.
- Sorma ula Dursun benim karı hamile.
- Ne güzel işte daa!
- Anlamaysun beni; karım ilk hamileyken 2 insanı okudu, ikiz doğurdu, ikinci hamileliğinde 3 silahşörleri okudu üçüz doğurdu…
-Dursun peki şimdi ne okuyor senin kari?
-40 haramiler.
Temel Dursun’a fena halde kızar.
-Ula inşallah biri hariç bütun dişlerun dökülur!
Dursun anlamaz:
-Niye biri kaliyi ula, der.
-Ağrimasi için!
Motorsikletli turist ceketini ters giydiği için yolda giderken dikkati dağılmış ve virajı dönerken Temel’in arabası ile çarpışmış ve yuvarlanmış. Önemli bir şeyi yokmuş.
Temel hemen yardımına koşmuş ama adam birden ölmüş.
Çevredekiler yetişip durumu sormuş;
-Ne yaptın da adam öldü birden?
-Kafasi geri dönmişidu, tüzelttum öldi…
Küçük kardeşi Temel’e sormuş:
-Abi bütün nehirler dereler, irmaklar denize dökiliyi ama denizler taşmiyi. Ha bu nasi oliyi da?
Temel uzunca bir süre düşündükten sonra cevabı balıklara bağlamayı başarır:
-Suyun fazlasini denizun dibindeki baluklar içiyi da ondan uşağum.
Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada;
-”Fatih mi yoksa siz mi büyüksünüz?” Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
-”Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım.
O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.”
Varna Savaşı’nda muharebe meydanında dolaşan II. Murad, düşman askerlerinin hep genç olduğunu görür. Komutanlarından birine sorar.
-“Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim. Hepsi genç, hepsi taze!”
Komutan şu cevabı verir:
- “Padişahım! İçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu felâket gelir miydi?”
Temel’e sormuşlar:
- Sahilde gazetenizi okurken önünüzde boğulma tehlikesi geçiren iki siyasetçinin ancak birini kurtarma imkanınız var. Bu durumda ne yaparsınız?
Temel’in cevabı manidardır:
- Gazetemi okumaya devam ederum.
Fatih bir gün dilencinin birine bir altın vermişti. Dilenci, Padişahın verdiği altını az bularak şöyle bir soru sordu:
- Bu nasıl olur Padişahım? Ben senin kardeşin olduğum halde nasıl olur da bana bir altın verirsin?
Dilencinin ne demek istediğini tam anlamayan Fatih sordu:
- Sen benim nereden kardeşim oluyorsun?
Dilenci şu açıklamayı yaptı:
- İkimizde de Adem babamız ve Havva anamızdan dünyaya gelmedik mi? Böyle bir durumda kardeş sayılmıyor muyuz?
Fatih gülümsedi. Bu cevap hoşuna gitmişti çünkü. Dilencinin kulağına eğilerek şöyle dedi:
- Aman alçak sesle söyle. Bu söylediğini diğer kardeşlerimiz de işitip gelirlerse, senin payına bir altın bile düşmez.
Ünlü yazarlar sohbet ediyorlardı. Biri diğerine sordu:
- Kuduz olsaydınız ne yapardınız?
Yazar cevap verdi:
- Isırılacakların listesini yapardım.
Diğeri yine sordu:
- Peki kimleri ısırırdınız?
Yazar:
- Tabii ki politikacıları.
Adamın birine bir gün sorarlar:
-Çalarken mı neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?
Adam:
-Bankacı değilim ki, çalarken neşeleneyim, cevabını verir.
Bir toplantıda, söz dönüp dolaşıp kadılığa yani hakimliğe gelir. Orada bulunanlardan biri şöyle der:
-Kadılığı, taraflardan birinin yüksek makamları işgal edenlerden olması zorlaştırıyor.
Sohbetin tam burasında, nüktedanlığı ile tanınan Molla Hızır Bey söze karışma gereksinimi duyar:
-Bunda bir zorluk yoktur. Makamca yüksek olanın lehinde kararı verirsin. Dava hallolur. Esas zorluk, iki tarafın da makamca yüksek olması durumundadır.
Lincoln’ün başkanlığı sırasında iş isteyen bir genç huzuruna çıkıp, köklü bir Amerikan ailesinden geldiğini, akrabalarının Amerika’ya ilkyerleşenler arasında olduğunu, büyük babasının kızıl derililere karşı savaştığını babasının iç savaşta büyük faydalar sağladığını… derken Cumhurbaşkanı gencin sözünü keser ve:
-Delikanlı, siz bana patatesi hatırlatıyorsunuz, çünkü onun en iyi tarafı toprak altındadır, der.
İncili Çavuş, padişahın isteği üzerine vezirlerinden birinin taklidini yaparak padişahı eğlendirmiş.
Bunu duyan vezir haliyle çok kızmış:
-İncili’yi geberteyim de aleme ibret olsun, demiş.
Can derdine düşen İncili, padişaha koşup durumu anlatmış.
-Hele öldürsün de göreyim.. Ben de onu asarım! deyince,
İncili:
-Aman hünkarım, demiş. Beni öldürmeden önce onu assanız olmaz mı?
Keçecizâde’nin Rusya’da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad Paşa’ya takılır:
-Paşa şu Girit’i satsanız!
-Hay hay, satalım ekselans..
-Kaça satarsınız?
-Aldığımız fiyata!
Girit’in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır.
Temel birgün Dursun’a:
-”Ula ben seni minareden atar, iner assağu tudarum” demiş.
Dursun da tutamayacağını söylemiş ve iddiaya girmişler:
Minareye çıkmışlar, Temel Dursun’u tuttuğu gibi boşluğa sallamış ve hızla
minaraden inmiş. Dursun yerde can çekişir bir vaziyette Temel’e sitem etmiş.
-”Ula hani tudayidun peni?”
Temel:
-”Ne diyun da , sen de yavaş inup da pekleseydun.”
Temel birgün Dursun’a:
-”Ula ben seni minareden atar, iner assağu tudarum” demiş.
Dursun da tutamayacağını söylemiş ve iddiaya girmişler:
Minareye çıkmışlar, Temel Dursun’u tuttuğu gibi boşluğa sallamış ve hızla minaraden inmiş. Dursun yerde can çekişir bir vaziyette Temel’e sitem etmiş.
-”Ula hani tudayidun peni?”
Temel:
-”Ne diyun da , sen de yavaş inup da pekleseydun.”
Temel’in arka cebinden cüzdanı çalınmıştı.
-”Hırsızın elini cebine soktuğunu farketmedin mi?” diye sordular.
-” Ula nerden pileydum da, pir elin cebume cirdiğini farkettum ama çendi elum miydi, değil miydi onu farkedemedum.”
Bir gün çok ünlü bir ressamımızın yolu, önemsiz bir hastalık nedeni ile Karadenizli doktorumuz Temelin muayenehanesine düşmüş. Dr. Temel para almamış, küçük bir resmi tercih edeceğini söylemiş. Ressam bir süre sonra koca bir tablo ile gelince:
-”Uyy, pu çok değerli, kapul edemem.”
Ancak ressam alması için ısrar edince:
-”Peçi öyleyse, size bi fituk ameliyati borcum olsun.”
Temel Çımacı olmuş, ilk kez yurt dışına gitmişti. Gemi Liverpool Limanı’na yanaşırken, Temel iskeledeki İngiliz’e bağırdı:
-Tut şu halatı! İngiliz anlamadı bir şey..
Temel yine bağırdı:
-Tut şu halatı! İngiliz’de gene hareket yok..
Temel ortaokuldaki ingilizcesi ile bağırdı:
-Do you speak English?
-Yes.. Yes.. dedi İngiliz.
Temel öfkeyle bağırdı:
-O zaman tut şu halatı..!